Blog Paylaşımlarımız

İçinde bulunduğumuz evren, dualitelerden oluşuyor. Teklik, ikilikler olmadan var olamaz. Aydınlık, ancak karanlığın varlığı ile bilinebilir. Eril ve dişil enerjiler de birlikte var olur. Cinsiyet gözetmeksizin hepimiz bu enerjileri barındırırız. Dişil enerji, sevgi, empati, merhamet, şefkat, neşe, affedicilik, sezgi, teslimiyet gibi kavramlarla ilişkilendirilirken; eril enerjiyi güven, güç, mantık, organizasyon, harekete geçme, pratik ve analitik düşünme, sorumluluk gibi sol beyinle ilişkilendirilen kavramlarla gözlemleriz.

Dualite, birbirinden ayrılamaz ve sağ ve sol beyin, arada güçlü bir yol ile (arkuat fasikül) birbirine bağlanmıştır. İkiliği ayrı düşünmek mümkün olmadığı gibi, denge de önemlidir ve iç huzurumuzu, hayattaki başarı ve neşemizi olgunlaştırır.

Değişim ve dönüşüm dünyasında en hızlı dönemlerden birindeyiz. Kadının kendi varlığı ile var olmaması, kendini ispat çabası, çalışmak, kazanmak, başarılı olmak ve güçlü olmak durumunda hissetmesi eril enerjinin artmasına ve dengenin bozulmasına neden olurken, erkeğin saygı görme, takdir edilme, kendini ön plana çıkarma isteği bunu başaramadığını hissettiğinde vazgeçişleri, yönetilmeye açık oluşu ve rekabetçiliğin yerini geri çekilmeye bırakması gibi nedenlerle eril enerjinin azalması ve dengesizliği gözlemlenebilir.

Denge zor olsa da, olanaksız değil. Dengesizlik, korku, utanç, başarısızlık, suçluluk gibi duygularımızı besler. Dahası, bolluk, bereket, neşe, başarı, istikrar gerek iş, gerek aile hayatımızda istediğimiz düzeyde bize eşlik edemeyebilir. Enerji dengemizi gözden geçirerek, içimize sinmeyen durumları, aidiyetsiz hissetmeleri, yetersiz özgüveni, hedefe ulaşamama, aksiyon alamama gibi sorunları çözebiliriz.

Her şey kararında güzeldir, azı eksik, çokluğu toksiktir.